NAMAZI TERK EDEN |
FARZ-I AYN OLAN NAMAZLARı
KILMAYAN [TERK EDEN] KİMSENİN HÜKMÜ
Bu bölümde aslen farz-ı
ayn olan namazları kılmayı; inkar ederek veya başka türlü terk eden kimsenin
hükmü ele alınacaktır.
İmam Gazali
[el-Veciz'de] bu bölümü "cenazeler" bahsinden sonra ele almış, bir
grup alim ise ezan konusundan önce zikretmişlerdir. Müzeni ve alimlerin
çoğunluğu ise burada ele almışlardır. Rafii "bu konunun buraya daha uygun
olduğu söylenebilir" demiştir.
Kişi namazın farz
olduğunu inkar ederek onu kılmazsa kafir olur.
Tembellikten dolayı
kılmazsa had cezası olarak öldürülür.
Doğru olan görüşe göre
yalnızca bir namazı zaruret vaktinin dışına çıkardığında öldürülür. Bu durumda
kişinin tövbe etmesi istenir daha sonra boynu vurulur.
[Zayıf] bir görüşe göre
namaz kılıncaya yahut ölünceye kadar demirle dövülür.
Bu kişi öldüğünde
cenazesi yıkanır, namazı kılınır, Müslüman mezarlığına gömülür, kabri dümdüz
bırakılmaz.
1. NAMAZIN FARZİYETİNİ
İNKAR EDEN KİŞİNİN DURUMU
2. TEMBELLİK VB.
SEBEPLERLE NAMAZ KILMAYAN KİŞİNİN DURUMU
1. NAMAZIN FARZİYETİNİ
İNKAR EDEN KİŞİNİN DURUMU
Mükellef bir kimse dinen
bilinen namazları - ki bu özellik beş vakit namaza uymaktadır - farz olduğunu
inkar ederek kılmazsa, yani farz olduğu bildikten sonra bunu inkar ederse,
yalnızca inkar etmekle kafir olur. Kafir olması için ayrıca terk etmesine gerek
yoktur.
Nevevi bunu yalnızca
taksim için zikretmiştir. Çünkü kişi namazın farz olduğunu inkar ettiği halde
namaz kılmış olsa, bu durum onun kafir olmasını gerektirir; çünkü dinden olduğu
zorunlu olarak bilinen bir şeyi inkar etmiştir.
Nevevi yalnızca inkar
etmeyi zikretmekle yetinse daha uygun olurdu. Çünkü inkar etmek Allah'ı ve
resulünü yalanlamak olduğundan kişi bununla kafir olur.
Maverdı bu konuda icma
bulunduğunu söylemiştir.
Bu, üzerinde icma
gerçekleşmiş ve dinden olduğu zorunlu olarak bilinen bütün konularda
geçerlidir. İleride mürtedin [dinden dönen ve kafir olan] kişinin hükümleri
gelecektir.
Şayet yeni Müslüman olan
kişi veya onunla aynı durumda olan örneğin deli olarak buluğ çağına ulaşan
sonra aklı başına gelen kişi veya alimlerin bulunduğu bölgeden uzakta yetişen
kişi namazın hükmünü bilmediğinden vb. sebeplerle farziyetini inkar ederse o
kişi mürted olmaz. Kendisine namazın farz olduğu öğretilir. Şayet inkarına
dönerse mürted olur.
2. TEMBELLİK VB.
SEBEPLERLE NAMAZ KILMAYAN KİŞİNİN DURUMU
A. NAMAZ KILMAYAN
KİŞİNİN ÖLDÜRÜLMESİ
B. NAMAZ KILMAYAN
KİMSENİN TÖVBE ETMESİNİN İSTENMESİ
C. ÖLÜM CEZASININ
UYGULANMA ŞEKLİ
D. NAMAZ KILMADlĞI İÇİN
ÖLDÜRÜLEN KİŞİYE UYGULANACAK HÜKÜMLER
A. NAMAZ KILMAYAN
KİŞİNİN ÖLDÜRÜLMESİ
1. Kişi tembellik,
önemsememe vb. sebeplerle namazı terk ederse inkarcılığından dolayı değil de had
cezası olarak kılıçla öldürülür. (Bunun "had cezası" olması söz
konusu hükmün fertler tarafından değil kamu otoritesi tarafından
uygulanabileceğini gösterir. Yani sadece devlet cezayı uygular)
[*] - Bunun delili
Buhari ve Müslim'de yer alan şu hadistir: İnsanlar Allah'tan başka ilah
olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik edinceye, namaz
kılıp zekat verinceye kadar onlarla savaşmam emredildi. Bunu yaptıklarında
İslam'ın hakkı dışında can ve mallarım benden korumuş olurlar. Hesaplarını
görmek ise Allah'a aittir.(Buhari, İman, 25; Müslim, iman, 128)
[*] - Ebu Davud'da yer
alan bir hadis ise şöyledir: Beş vakit namazı Allah kullarına farz kılmıştır.
Bunları yerine getiren kişi için Allah nezdinde onu cennete koyacağına dair bir
söz vardır. Bunu yerine getirmeyen kimse için Allah'ın herhangi bir sözü
yoktur; dilerse onu affeder, dilerse azap eder. (Ebu Davud, Salat, 1420; Nesai,
Salat, 460)
Kişi namazı inkar
ettiğinde Allah'ın cennete girmesini dilediği şahıslar kapsamına girmemiş olur.
[*] - Müslim'de yer alan
şu hadise gelince; Kişi ile kafir olmak arasında namazı terk etmek vardır.
(Müslim, İman, 243)
Bu hadiste kastedilen
"inkar ederek terk etmek"tir. Yahut da burada bir tehdit söz
konusudur. Yahut da bununla kastedilen "katir olmanın gerektirdiği
öldürülme" dir. Bu yorumlarla [birbiri ile çelişir görünen] deliller bir
noktada buluşturulmuş olmaktadır.
Şeyh Ebu Hamid'in tek
görüş olarak naklettiğine göre namaz için abdest almayan kimse de öldürülür.
Buna namazın diğer rükün ve şartları da kıyas edilir. Bu, görüş ayrılığının söz
konusu olmadığı rükün ve şartlarla veya çok zayıf karşı görüşlerin bulunduğu
görüş ayrılığıyla ilgilidir.
Kaffal'in fetvalarında
şöyle denilmektedir: Abdest alacak su ve teyemmüm yapacak toprak bulamayan
kimse namazı kasten terk etse veya Şafil mezhebine mensup birisi cinselorganına
dokunsa veya bir kadına dokunsa veya abdest alırken niyet etmese ve bu
şekildeki abdestle kasten namaz kılsa öldürülmez. Çünkü bu şekilde namaz
kılmanın caiz olup olmadığı konusunda [mezhepler arasında] görüş ayrılığı
vardır.
2. [Kasten namazı terk
eden kişi kaç tane namaz kılmadığında öldürülür? Bu konuda mezhep içinde görüş
ayrılığı vardır]
[Birinci görüş]
Doğru görüşe göre -
yukarıda geçen rivayetlerin zahiri esas alınarak- yalnızca bir namazı terk eden
kimsenin öldürülmesi gerekir. Burada -zaruret vakti bulunan namazlarda, yani
diğer namazia cem edilebilen namazlarda- kişinin namazı zaruret vaktinin dışına
çıkarmış olması şarttır.
Buna göre;
> Kişi öğle namazını
terk etmesi sebebiyle akşam güneş batmadıkça öldürülmesine hükmedilemez.
> Akşam namazını terk
etmesi sebebiyle fecr-i sadık doğmadıkça öldürülmesine hükmedilemez.
> Sabah namazını terk
etmesi sebebiyle güneşin doğuşu ile öldürülmesine hükmedilir.
> İkindi namazını
terk etmesi sebebiyle güneşin batışıyla öldürülmesine hükmedilir.
> Yatsı namazını terk
etmesi sebebiyle fecr-i sadıkın doğuşu ile öldürülmesine hükmedilir.
3. Namazın vakti
daraldığında kişiye namaz kılması söylenir, vaktinde kılmazsa öldürüleceğine
dair tehditte bulunulur. Buna rağmen ısrar eder ve namazı vaktinin dışına
çıkartırsa öldürülmeyi hak eder.
Er-Ravda'da yer alan
"kişi namaz kılamayacak kadar dar bir vakit kalıncaya dek namazı kılmazsa
öldürülür" şeklindeki ifade -daha sonra gelen ifadesinden anlaşıldığına
göre- "öldürme hazırlıklarına başlanır" anlamında yorumlanır.
Şu şekilde ileri sürülen
görüşe gelince; Kişi namaz kılmadığında öldürülmez, - oruç tutmama, zekat
vermeme, hacca gitmeme suçlarını işleyenlere yapıldığı gibi - kendisine tazir
cezası uygulanır ve namaz kılıncaya kadar hapsedilir. Bunun bir başka delili de
şu hadistir:
> Bir müslümanın kanı
ancak şu üç şeyin biri ile helal olur: Evlendikten sonra zina eden kişi, bir
başkasını öldürmesi karşılığında kısas yoluyla öldürülen kişi, dinini terk eden
ve cemaatten ayrılan kişi. (Buhari, Diyat, 6878; Müslim, Kasame, 4351)
Ayrıca kişi namazın
kazasını terk edince öldürülmemektedir [o halde edasını terk edince de
öldürülmez].
Bu görüş reddedilir;
çünkü nassların aksini belirtmesi halinde kıyas terk edilir. Ayrıca delilolarak
ileri sürülen hadis genel ifadeli olup, yukarıda belirtilen diğer deliller
tarafından tahsis edilmiştir.
[Bir namaz vaktini
kılmaksızın geçiren] kişinin vakit çıkınca öldürülmesinin sebebi özürsüz olarak
terk etmesi sebebiyledir. Üstelik biz kişinin namazın kazasını kılmaması
halinde öldürülmesini de mutlak olarak imkansız görmüyoruz. Aksine bu meselede
konunun sonunda gelecek olan bazı ayrıntılar söz konusudur.
4. Kişi Cuma günü Cuma
namazını terk ettiğinde "ben bunu öğle namazı olarak kılacağım" demiş
olsa bile öldürülür. Bu görüş Ziyddetü'r-Ravda'da Şaşf'den aktarılmış,
İbnü's-Salah da bu görüşü tercih etmiştir. Et-Tahkik'te de şöyle demiştir:
Bu daha güçlü görüştür.
Çünkü Cuma namazı geriye kazası mümkün olmaksızın terk edilmiştir, çünkü öğle
namazı - Gazali'nin fetvalarında yer alan görüşün aksine- Cuma namazının kazası
değildir.
El-Havi's-sağir adlı
eserde bu durumda kişinin öldürülmeyeceği görüşü tek görüş olarak
nakledilmiştir.
5. Namaz kılmayan kişi,
namazın vakti sona erip de geriye namazı kılamayacak şekilde bir vakit
kaldığında şayet tövbe etmezse öldürülür. Şayet tövbe ederse öldürülmez. Tövbe
etmesi "bundan böyle namazımı tembellik göstererek terk etmeyeceğim"
demesiyle olur.
-Ezrai'nin belirttiğine
göre- görüş ayrılığı "üzerine Cuma namazının farz olduğu konusunda icma
bulunan kişiler" hakkındadır. Çünkü Ebu Hanıfe "Cuma namazı ancak
şehirde kılınır" görüşünü kabul etmektedir.
[Diğer görüşler]
Sahih görüşün karşısında
mezhep içinde birkaç görüş bulunmaktadır:
[l.Görüş]: İkinci
namazın vakti daraldığında öldürülür. Çünkü bir vakit namaz, cem etme ihtimali
sebebiyle ertelenebilir.
[2. Görüş]: Dördüncü
namazın vakti daraldığında öldürülür. Çüne kü çoğulun en azı üçtür. Bu yüzden
üç vakit namazın terki[ne kadar öldürme yapılmaz] bağışlanır.
[3. Görüş]: Kişi dört
vakit namazı terk ettiğinde öldürülür. İbnü'r-Rif'a bunun gerekçesini şöyle
açıklamıştır:
Çünkü kişi, Nebi
{s.a.v.)'in Hendek savaşında dört vakit namazı terk etmiş olmasını bahane
olarak ileri sürebilir.
[4. Görüş]: Namazı terk
etmek kişinin adeti haline geldiğinde öldürülür.
[5. Görüş]: Öldürme
konusunda "zaruret vakti" dikkate alınmaz.
B. NAMAZ KILMAYAN
KİMSENİN TÖVBE ETMESİNİN İSTENMESİ
1. [Gerek inkar ederek
gerekse tembellik veya başka bir sebepten] namaz kılmayan kişilerden tümünün
öldürülmeden önce tövbe etmeleri istenir. Çünkü bu kişi mürtedden daha kötü
durumda değildir. [Mürtedden bile öldürülmeden önce tövbe etmesi istendiğine
göre namaz kılmayan kişiden haydi haydi istenir]
2. -Er-Ravda ve
el-Mecmu' daki ifadelerden bu kişilerden tıpkı mürtedlerde olduğu gibi tövbe
etmelerinin istenmesinin farz olduğu anlaşılmakla birlikte- et-Yahkik'te sahıh
olarak kabul edilen görüşe göre onların tövbe etmelerini istemek menduptur.
Yukarıda geçen birinci
görüşe göre mürted ile bu kişiden tövbe istenmesi arasında şu fark vardır:
Mürtedin işlediği suç onun cehennemde sonsuza kadar kalmasını gerektiren bir
suçtur, bu yüzden bu sonsuz azaptan kurtulması ümidi ile tövbe etmesini istemek
gerekli sayılmıştır. Namazı terk eden kimse ise öyle değildir; onun suçu daha
hafiftir. Zira o [mürted olarak değil] had cezası olarak öldürülmektedir. Hatta
Nevevl'nin fetvalarındaki "had cezaları günahları düşürür" şeklindeki
ifadelerden çıkan sonuca göre bu kişide suçtan hiçbir şey kalmaz; zira bu
suçundan dolayı kendisine had cezası uygulanmıştır. Gelecekteki namazlar ile
muhatap değildir.
3. [Namaz kılan kişiye
ne kadar süre tanınır? Bu konuda farklı görüşler vardır]
[Birinci Görüş]
Bu kişinin tövbesi
derhal yerine getirilmesi gereken bir fiildir; çünkü tövbe etmesi için ayrıca
süre vermek de diğer namazların terk edilmesine yol açacaktır.
[İkinci Görüş]
Diğer bir görüşe göre ise
üç gün süre tanınır.
Bu her iki görüş de
"tövbenin istenmesinin mendup olduğu" görüşüne dayalıdır. [Zayıf] bir
görüşe göre ise "tövbe istenmesinin farz olduğu" görüşüne dayalıdır.
4. Kişiden tövbe
istendiği sırada veya daha öncesinde bir insan o şahsı öldürse günaha girer,
bununla birlikte -tıpkı mürted olan bir şahsı öldüren kimsenin durumunda olduğu
gibi- herhangi bir tazminle yükümlü olmaz.
5. Kişi namaz kılmadan
önce delirse veya sarhoş olsa öldürülmez, şayet öldürülürse onu öldürene kısas
uygulanması gerekli olur. Aynı durum mürtedde meydana gelse kısas uygulanmaz;
çünkü onda inkarcılık vasfı mevcut bulunduğundan kendisini öldürene kısas
uygulanmaz. Bunu Nevevi el-Mecmu'da zikretmiştir.
Ezrai şöyle demiştir:
Kişİ ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra henüz delirmeden veya sarhoş olmadan
önce namazı kılmama konusunda İnatçılık etse ve bu esnada bir kimse onu
öldürse, öldürene kısas uygulanmaz.
Bu görüş, tövbe
istenmesinin farz olduğu görüşüne dayalıdır.
C. ÖLÜM CEZASININ
UYGULANMA ŞEKLİ
[Namazı terk ettiği için
ölüm cezasına çarptırılan kişi, kendisinden tövbe etmesi istendiği halde] tövbe
etmezse ve bir mazeret de ileri sürmezse [nasıl öldürülür? Bu konuda mezhep
içinde farklı görüşler vardır]
[Birinci görüş]
Boynu kılıçla vurulur.
[İkinci görüş]
Namaz kılıncaya kadar
[şayet kılmamakta ısrar ederse] öldürülünceye kadar demirle dövülür.
[Üçüncü görüş]
Namaz kılıncaya kadar
[şayet kılmamakta ısrar ederse] öldürütünceye kadar sopayla dövülür.
İkinci ve üçüncü görüşün
gerekçesi şudur: Bu cezanın amacı kişiyi öldürmek değil namaz kılmasını
sağlamaktır.
D. NAMAZ KILMADlĞI İÇİN
ÖLDÜRÜLEN KİŞİYE UYGULANACAK HÜKÜMLER
Namaz kılmadığı için
ölüm cezasına çarptırılan ve cezası infaz edilerek öldürülen kişiye [hangi
hükümlerin uygulanacağı konusunda farklı görüşler vardır]
[Birinci görüş]
[Mezhepte genel kabul
gören görüşe göre] öldükten sonra "namazı terk etmemiş Müslüman ölülere
uygulanan hükümler" uygulanır.
Buna göre;
1. Bu kişi yıkanır,
sonra kefenlenir ve yıkandıktan sonra cenaze namazı kılınır. Bunun ayrıntısı
bundan sonraki bölümde gelecektir.
2. Müslümanlarla
birlikte Müslüman mezarlığına gömülür. . Müslümanlardan diğer büyük günah
işleyenlerin durumunda olduğu gibi onun da mezarı dümdüz yapılmaz.
[İkinci görüş]
[Zayıf] bir görüşe göre
bu şekilde öldürülen kişiye yukarıdaki hükümlerin hiçbiri uygulanmaz, kabri de
onun değersizliğini göstermek
üzere dümdüz bir şekilde
yapılır.
Bu ikinci görüş esas
alındığında - son dönem alimlerinden birinin dediği gibi- öldürülen kişi ne
Müslüman mezarlığına, ne de kafir mezarlığına değil tek başına bir yere
gömülür.
E. NAMAZ KILMAYAN
KİŞİNİN MAZERET İLERİ SÜRMESİ
Namazı terk eden ve ölüm
cezasına çarptırılan kişi;
> "Unuttuğum
için kılmadım",
> "Soğuktan
dolayı kılmadım",
> "Su olmadığı
için kılmadım",
> "Üzerimde
necaset bulunduğu için kılmadım", vb. gibi gerçekte [dinen namazın terk
edilmesi ile ilgili bir mazeret teşkil etmesi açısından] doğru olan veya
olmayan bir mazeret ileri sürerse ölüm cezası uygulanmaz. Çünkü bu durumda
kişinin "özürsüz yere kasten namazı vakit geçinceye kadar kılmamak"
suçunu işlediği kesinleşmemiştir.
Söz konusu durumda -
Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiğine göre - bu kişi mazeretini ortaya
koyduktan sonra şayet bu mazeret batıl bir mazeret ise ona namaz kılmasını
emretmemiz farz olur, mazeret geçerli bir mazeretse namaz kılmasını emretmemiz
mendup olur. O kişiye "namaz kıl!" diye emir veririz, kılmaktan
kaçınırsa bu kaçınma sebebiyle öldürülmez. Şayet "herhangi bir özür
olmadığı halde kasten terkettim" derse, ister bununla birlikte
"namazı kılmadım" demiş olsun isterse başka bir şey söylemesin öldürülür.
Çünkü namazı kasten ertelediğinde suç işlediği kesinleşmiştir.
Not:
Metinde yer alan
"daha sonra boynu vurulur" ifadesini İsnevi ve diğer alimler
"şayet tövbe etmezse" şeklinde kayıtlandırmışlardır. Oysa bu kaydın
konulmasına gere.k yoktur; çünkü zaten söz konusu olan şey kişinin namaz
kılmayı terk etmesi durumudur.
Kişi namazı kılarsa terk
etme ortadan kalkmış olacaktır.
[Soru]: Had cezaları tövbe ile düşmemektedir. Öyleyse
nıçın Nevevi "kişi tövbe etse bile had cezası olarak öldürülür"
dememiştir. Burada öldürme -Ziyddetü'r-Ravda'da belirtildiği üzere- namazı
vakit çıkıncaya kadar geciktirme sebebiyledir. Bu durum gerçekleştiği halde
daha sonra kişinin tövbe etmesinin nasıl bir yararı olabilir. Bu, nisap miktarı
mal çaldıktan sonra bunu geri veren kişinin durumuna benzer, ki söz konusu
durumda el kesme cezası düşmez.
[Cevap]: [Buna iki şekilde cevap verilebilir]
[1. Cevap]: Burada had
cezası namaz fiilini terk etme sebebiyledir. Tövbe etmesi halinde -Ezrai ve
diğer alimlerin de belirttiği gibi- kişi had cezasına sebep olan namazı kılmış
olmaktadır.
[2. Cevap]: Had cezası
"namazı kasten vaktin sonrasına kadar geciktirmek" ve
"kılmamak" birlikte işlendiğinde uygulanmaktadır. Şu halde - İbn
Şühbe'nin belirttiği üzere- burada öldürme gerekçesi iki vasıftan oluşmaktadır.
Kişi namaz kıldığında gerekçe ortadan kalkmış olmaktadır.
Bu ikinci cevap
birinciden daha uygundur.
Son Hükümler
Bir kimse
"uyuyakalmak" veya "unutmak" gibi bir özür sebebiyle namazı
kılmazsa namazı derhal kaza etmesi gerekmez. Ancak bunun için acele etmesi
sünnettir. Şayet özürsüz yere terk etmişse, kusurlu davranışı sebebiyle namazı
derhal kaza etmesi gerekir.
Bir özür sebebiyle
kaçırdığı namazı kılmamaktan dolayı kişi öldürülmez; çünkü onun vakti geniştir.
Bir özür olmaksızın kılmadığı ve "sırası gelince kılacağım" dediği
namaz sebebiyle de kişi öldürülmez. Ancak bunu söylemezse - daha önce işaret
edildiği üzere / öldürülür.
Kişi vakti belirli bir
adak namazını kılmazsa -Nevevi'nin "beş vakit namazdan biri"
şeklindeki kaydından anlaşıldığına göre öldürülmez. Çünkü adak namazını kılmayı
farz kılan kişinin kendisidir. Burada Şeyh Ebu İshak'ın ileri sürdüğü farklı
bir görüş söz konusudur.
Gazali şöyle demiştir:
Bazı tasavvuf erbabının yaptığı üzere bir kimse "kendisi ile Allah
arasında namaz borcunu ortadan kaldıran" veya "ona şarap içmeyi helal
kılan" yahut "devlet başkanının verdiği malı yemeyi helal kılan"
bir delilin söz konusu olduğunu iddia ederse bu kişinin cehennemde ebedı
kalmayı hak eden [bir kafir] kişi olup olmadığı konusunda farklı görüşler
bulunmaktaysa da onu öldürmenin gerekli olduğu hakkında ihtilaf
bulunmamaktadır. Böyle birini öldürmek yüz kafiri öldürmekten daha iyidir;
çünkü bunun zararı daha fazladır.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
CENAZELERE İLİŞKİN HÜKÜMLER: GİRİŞ